Rolls-Royce + Citroën
= 1965 Silver Shadow!
Lüks otomobil üreticisi Rolls-Royce'un müşterileri, özellikle de konfor konusunda araçlarının dünyadaki en iyi ürünler olmasını beklerler. Bu geçmişte de böyleydi, bilirsiniz Uçan Halı, Alaaddin, Yasemin falan filan.
Neyse, RR bu unvanını hiç beklemeyeceği bir markaya kaptırmak üzereydi: Citroën. Hidropnömatik süspansiyonu DS modeliyle piyasaya süren Fransız marka, yelpazedeki diğer araçlardan çok daha üst düzeyde bir konfor yakalamıştı. Bu yüzden Rolls-Royce, 1965 yılında yeni Silver Shadow'u geliştirirken lisans ücretini ödeyip Citroën'den bu sistemi kendilerine satmasını istemişti. Fransız marka da hay hay diyince, 1965 Silver Shadow'lar Citroën süspansiyonlarıyla donatıldılar.
Ford + Yamaha
= 1997 Ford Puma!
Motosiklet üreticisi Yamaha, rakipleri Suzuki ve Honda gibi bir süre otomobil üretme fikri üzerinde düşünmüştü ancak her şeyi sırtlamak yerine, kendini kanıtlamış üreticilerin motor gelişim sürecine yardımcı olmayı değerlendirdiler. Bunun en ünlü sonucu da, 1997-2001 arasında üretilen coupe modeli Ford Puma'nın 1.7 litrelik motoru oldu.
Avrupa'dan gelen parçaları Japonya'da özel bir kaplama metoduyla elden geçiren Yamaha, montajı yapıp motoru Puma'nın doğum yeri olan Almanya'ya yolluyordu.
Opel + Porsche
= 1999 Opel Zafira!
Bir daha yolda ilk nesil Opel Zafira görürseniz ayık olun çünkü kendileri bir nevi Porsche'nin MPV'si olur. O dönemde revaçta olan "çok amaçlı otomobil" yani ailelerin sevgili minivanlar konusunda atılım yapmak isteyen Opel, "ne uğraşacağım şimdi bununla Astra, Corsa, Vectra beni zaten meşgul ediyor!" diyerek projeyi tamamen Porsche'nin mühendislik departmanına bırakmış.
Peki sonuç ne olmuş? Kullananlar bilir muhtemelen, o dönemki Astra'dan daha iyi yol tutan ve 7 kişiye oturma imkânı sunan bir MPV! Mk1 Zafira o kadar başarılı olmuştu ki, o zamanlar satışlarda Vectra'yı bile geride bırakmıştı.
Sinclair + Lotus
= 1985 Sinclair C5 ya da Car5!
En başta araç dememin sebebi biraz da bu arkadaştı zira Sinclair, kendisini "araç, otomobil değil." olarak tanımlıyordu. Tüketici elektroniği konusunda yakaladığı başarılar ile 1983'te "Şövalyelik" unvanı alan Sir Clive Sinclair, işi daha da ileri götürmek adına aslında 1979'da planladığı küçük elektrikli otomobil fikrini tekrar masaya yatırdı.
Motoru ortada ama 0.34 bg, arkadan itişli ama pedalla hareket ettirilen C5'te Lotus Cars'ın imzası şasisydi.
12 Volt bataryası ve çamaşır makinesi motoruyla yürüyen üç tekerlekli minik EV'nin yol tutuşu üzerinde Lotus Cars çalışmıştı fakat bu, İngiliz üreticinin en iyi işlerinden birisi değildi çünkü Sinclair, aynı yıl içinde bu vasıtayı yollardan çekmek zorunda kaldı zira Sinclair Vehicles isimli şirket battı.
Renault + Peugeot
= 1984 Renault Espace!
FIAT 600 Multipla daha çok minibüs tarzında iken 1984'te gelen Renault Espace, modern MPV'lerin temelini atmıştı.
Fransızların oldukça başarılı olduğu bu segmentte Espace'ın ortaya çıkış hikâyesi ilginçtir. 1970'lerde Chrysler İngiltere'de çalışan Fergus Pollock'un fikri olarak doğan Espace, Matra ile Chrysler'in alt markası olan Simca ile ortak olarak Yunan tasarımcı Antonis Volanis'in dokunuşlarıyla geliştirilmek üzere planlandı.
1978'de Simca ve Chrysler'in PSA'ya satılmasının ardından proje başarısız olarak görülerek rafa kaldırıldı. Yalnız kalan Matra ise fikrini Renault'ya taşıdı ve ortaya muazzam kullanışlılık ve konfor sunan Espace çıktı.
Şu anda beşinci jenerasyonunda olan Espace özellikle Avrupa'da hâlâ başarılı satışlar yakalıyor.
Mercedes-Benz + Tesla
= 2014 Mercedes-Benz B-Serisi Electric Drive!
Elektrik otomobil furyası patlamaya başlarken Mercedes-Benz duruma hızlı reaksiyon vermek istiyordu ve güzel bir kestirme bulmuştu: W246 kodlu ikinci nesil B-Serisi'nin elektrikli versiyonunu çıkarmak. Alman marka, bu iş için soluğu Tesla'nın kapısında almıştı.
Alanında eksper olan Tesla'dan hisse alan Mercedes-Benz, birkaç projede beraber çalışmıştı ve bunlardan birisi de Mercedes-Benz B-Class Electric Drive idi ama bu aracın tanıtıldığı hafta Almanlar "öküz öldü ortaklık bozuldu" diyerek hisselerini sattılar. Zaten çok az üretilen B-Class Electric Drive yeni nesilde kendine yer bulamadı. Onun boşluğunu markanın kendi plug-in hibrit düzenini kullanan B250e doldurdu.
FIAT + Saab
= 2003 FIAT Panda!
FIAT, bildiğiniz gibi küçük otomobil üretme konusunda uzman markalar arasında. 500, Panda hâlâ yollarda olan örnekler mesela ama markanın dört çeker deneyimi hiçbir zaman yüksek olmadı. 1983'te gelen orijinal Panda'nın 4x4 versiyonunda İtalyan marka alanında deneyimli olan Avusturyalı Steyr-Puch ile çalışmıştı.
Yaklaşık 20 yıl sonra gelen jenerasyon değişiminde FIAT birkez daha dört tekerlekten çekiş konusunda yardım almaya karar verdi ancak bu sefer tamamen tecrübesiz bir isimle çalıştılar: Saab. İsveçli markanın mühendislik departmanı düşük bütçe ile iyi işler yapma konusundaki ünü sayesinde işi kapmıştı.
Dodge + Lamborghini
= 1991 Dodge Viper!
1990'larda otomobil tutkunu gençlerin odalarının duvarlarını süsleyen posterlerin yıldızları genellikle Lamborghini Diablo ve Dodge Viper'dı diyebiliriz.
Ama o zamanlar bu genç arkadaşlarımızın bilmediği bir şey vardı: Viper, Lamborghini'nin yardımı olmadan belki de var olamayacaktı. O dönemde Chrysler'in çatısı altında yer alan Lamborghini, ilk başta V8'lerle test yapan Viper prototipleri için bir V10 pick-up motorunu elden geçirip o efsanevi üniteyi Amerikan Muscle Car'ın kaputu altına yerleştirmişti.
Size son olarak ilginç bir bilgi daha geçeyim; Diablo ve Viper'ın bir diğer ortak noktası da aynı kişi tarafından -ki kendisi Tom Gale olur- tasarlanmış olmaları!
Newest slideshows
10 / 10