Alpine geri döndü! Lansmanın üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen heyecanımızın iki nedeni var; birincisi, sıkılaşan emisyon yasaları ve ruha hitap etmeyen SUV modelleri, ikincisi de ikonik markanın spor otomobil severlere bir müjde ile geri dönmüş olması.
Ortalama otomobilden fazlasını aramayan kişiler 70'leri kasıp kavuran ve 90'larda tamamen ortadan kaybolan Alpine'in gelişinin önemini anlamakta zorlanabilir fakat bizler gibi otomobil tutkunları hemen Lancia Stratos, Ford Escort ve MINI Cooper'ların yarıştığı dönemlerde rallide mücadele eden güzeller güzeli Alpine A110'u hatırlayarak mutlu olmak için yeterli nedeni bulabiliyor.



Ralli tarihinin "bön bakışlı" nostaljik ikonu, 1971 Monte Carlo'da müthiş bir performans ortaya koymuştu ve daha sonra 1973 WRC sezonunu şampiyon tamamlamıştı.
Peki bu tarihi ve başarıyı 2018'de 50,000 £ fiyatlı bir spor otomobile nasıl uyarlarsınız?
İlk izlenim
Tabii ki uygun bir dille - yani güzel görünen, pek ağır olmayan, ortadan motorlu ve arkadan çekişli bir makine tasarlayarak.
Sizce de harika görünmüyor mu? Piyasadaki diğer modellerden çok farklı duran ve çift ön far düzen ile orijinaline sadık kalan Alpine A110, geniş çamurlukları ve ön bölümü çepeçevre saran camı ile modern / retro tasarımın müthiş bir örneği. Otomobilin genişliği sadece 1.8 metre, anlayacağınız gidiş-geliş şeklinde olan dar yollarda da problem yaşanmayacak. Yaşasın!

Elbette A110'un tek özelliği güzel görünmesi değil. Araç üzerindeki mühendislik de harika. "Preimere Edition" donanımları dâhil boş ağırlığının 1,103 kg olmasını sağlayan alüminyum şasiden başlayalım. Bu sayede Alpine A110, PDK şanzımana sahip Porsche Cayman'den 300 kg kadar hafif olmayı başarıyor. 252 bg güç ve 320 Nm torkun bu gövdeyi 4.5 saniyede 100 km/s sürate ulaştırdığını da hatırlatalım.
Aracın diğer teknik detayları bizim gibi "petrolhead"lerin ağzının suyunu akıtacak cinsten. Ağırlık dağılımı %44 ön, %56 arka şeklinde ayarlanmış. Hem ön, hem de arka süspansiyonlarda çift salıncak düzenine yer verilmiş. Mühendis olanlar bilir, bu pahalı fakat "doğru" süspansiyon tasarımı tekerleğin viraj kuvvetlerine rağmen yere basmasını sağlar, yani tutunma seviyesini ve yönlenme kabiliyetini ciddi miktarda arttırır. Bu arada araçta adaptif amortisör yok. Sadece süspansiyon ayarları sürekli doğru tepkiyi sunuyor.

Yakıt tankının daha iyi ağırlık dağılımı için ön aksın hemen arkasına yerleştirilmesi ve park freninin arka kaliperlere bağlanarak sönümsüz ağırlığın 2.5 kg azaltılması gibi minik teknik detaylar da insanı heyecanlandırıyor.
Sabit çanak koltuklarda Sabelt imzası var ve kendileri sadece 13 kg'ın biraz üzerinde. Karşılaştırmanız açısından bu arkadaşlar Renaultsport Megane'ın çanak koltuklarının yarısı ağırlığında. İsterseniz koltukları 6 yöne ayar imkânı sunanlarla değiştirebiliyorsunuz ancak sabit versiyonla bolca zaman geçirdik, kendileri oldukça destekleyici ve konforlu. Değişik boyutta birçok sürücü bu konuda hemfikir idi.
Yüksekliği ayarlayabiliyorsunuz ancak bunun için bir İngiliz anahtarına ihtiyacınız var. 170 cm'lik boyumla en alt ayarda oldukça rahattım ve önümü görebiliyordum. Arka görüş iki koltuklu coupe standartları için bile oldukça düşük fakat sırf bu yüzden kendisinden soğumayacağız.





Bunun dışında Alpine'in iç mekânında parlayan bir tasarım detayı yok. Parlak göstergeler Sport modun ayarları arasında dolanırken farklı görünümlere kavuşuyor ancak her zaman önünüzde istediğiniz bilgiler var. Abartıdan uzak durulmuş; ekran sayısı yeterli, bilgiler okunaklı.
Renkli navigasyon bayağı işleve sahip ve kendisini kullanmak Cayman kadar olmasa da kolay. Ses sistemi yeterince iyi. Ön ve arka kısımda hafta sonu yolculuklarına yetecek kadar alan var. Malzemeler ise kabinde zaman geçirmek istemenizi sağlayacak kadar lüks. Kullanışlılık ve işçilik kalitesi Porsche Cayman veya Audi TT'den biraz aşağıda olsa da yeterince güzel.
Sürüşü nasıl?
Direk sadede gelelim. A110, bundan 20, 30 yıl sonrasında da konuşacağımız ikonik bir otomobil.
En öne çıkan özelliği düşük ağırlığı olan araç sizi sarmalıyor gibi hissettiriyor. Alpine'in heyecan verici, hafif ve hassas ayarlanabilen yol tutuşu düşük hızlarda ve bozuk zeminlerde bile kendini belli ediyor.
Direksiyon hafif, hatta Normal modda biraz fazla hafif kalıyor. Bu yüzden kendisi Lotus'un moda bağlı olmaksızın keyif veren hidrolik direksiyonu kadar hisli değil. Ancak Sport modda cesaret verici bir ağırlık ve yavaş iken keyifli sayılabilecek, pistte gazlarken ise kalbinizi durduracak kadar keyifli bir tepki ile karşılaşıyorsunuz.

Lastik boyutları çok büyük değil. Turbo beslemeli 1.8 motorun mütevazı gücü ve ortadan motor sayesinde elde ettiğiniz tutunma size heyecan verici hızlarda da güven aşılamaya yetiyor. Araç asla güçsüz hissettirmiyor ancak mekanik tutunma seviyesi de çok yüksek değil. Çevik ve yere sağlam basan A110, tam da gereken güce sahip.
Tabii ki araçta bir miktar gövde hareketi var ancak bu asla gazlarken güveninizi sarsmıyor. Alpine'in yönlenme kabiliyetine dair her şey doğal ve kıvrak hissettiriyor.
Peki ya güç ünitesi? Biliyorum, biliyorum. Manuel şanzıman sunulmuyor, sunulmayacak. Bu seçenek, sırf onu tercih edecek birkaç insan için üretilmesi oldukça pahalı kalıyor. Keşke Alpine aracı sadece manuel şanzımanla sunsaydı ama ne yaparsınız...


Yine de 7 ileri, çift kavramalı otomatik şanzıman ve 1.8 litrelik turbo motor birlikte çok uyumlular ve karakterli bir sürüş sunuyorlar. Her şeyi Normal modda bıraktığınızda vites kutusunun varlığını unutuyorsunuz çünkü kendisi trafikte can sıkmadan işleri arka planda hallediyor. Ancak dur-kalk trafik haricinde sürekli Sport modunda gezmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. O zaman şanzıman ve egzoz canlanıyor ve araç daha bir "Alpine" hissettiriyor.
Egzozun patırtılı ve çatırtılı sesi, sizi direksiyona monte edilmiş kulakçıkları kullanmaya teşvik ediyor ki boyutları güzel ikili oldukça çevik şekilde vites geçişi sağlıyor. Tamam, sistem Porsche'nin PDK'sı veya BMW M2'nin otomatik seçeneği kadar hassas değil ancak Alfa Romeo 4C'deki vites mekanizmasına göre çok daha iyi ve yeterince güzel bir iş çıkarıyor. Kendisini kullanmaktan keyif alacaksınız.
Aynı şekilde mekanik kükremeler ve gırtlaklı bir hırıltı sunan 1.8 motordan da keyif alacaksınız. Sıralı dört silindire sahip ünite, kırmızı çizgi (7,000 d/d) civarına kadar çıksanız bile gayet iyi ve kontrollü devirleniyor.

Alpine'in Track modu, ESP'yi ciddi şekilde gevşetiyor. Bu da kuru zeminde bile oldukça kolay şekilde kaymanıza imkân veriyor. Eğer viraj girişlerinde biraz fazla iyimser davranırsanız araçta önden kayma mevcut fakat bu kontrol dışı hissettirmiyor. Ayağınız gazdan biraz çekmeniz bu durumdan kurtulmak için yeterli. Ortadan motorlu bir spor otomobile göre Alpine A110'un oldukça bağışlayıcı olduğunu söylemek lazım. Porsche 718 Cayman'den daha affedici bir yapıda olduğunun da altını çizelim.
A110, otomobil tutkunu ruhunuzu normal hızlarda, kötü ve ıslak zeminli yollarda bile okşayabiliyor. İstediğinizde ise pistte keyif almanıza müsaade ediyor. Şükürler olsun, dualarımız kabul oldu!
Satın almalı mıyım?
Aslında herkesin 2 tane alması lazım. Yani A110 o kadar iyi. Pahalı mı? Evet, biraz. Birleşik Krallık'taki fiyat henüz açıklanmadı fakat sadece 1,955 adet üretilen ve tamamı satılan Premium Edition'ın ülkede 50,000 £ barajını zorlayacağını düşünüyoruz. Tabii standart donanımda klima, navigasyon ve sağlam bir ses sisteminin olduğunu düşünürseniz bu rakamın üzerine çok şey eklemek istemeyeceksinizdir.
Ayrıca Alpine ciddi şekilde kompakt, uygun fiyatlı fakat göz kamaştırıcı bir McLaren olarak yorumlanabilir. Woking'den çıkan modellerdeki akıcı ve organik hissiyat bu Fransız coupe'de de mevcut. Sürücü tatmini ve yol tutuş kabiliyeti çok daha pahalı makineler seviyesinde. Yani bu açıdan bakarsanız A110 bayağı uygun fiyatlı kalıyor.
Alpine, sen bir harikasın. Ne araç ama. İyi ki döndün. Gerçekten söyleyecek başka bir şey yok.
Galeri: 2018 Alpine A110 ilk sürüş
2018 Alpine A110 Premiere Edition