– Kona, Hawaii
İyi tasarlanmış otomobillerin bir amacı vardır. İşlevsel veya duygusal olabilir, ya da sadece iyi görünmesi yeterlidir. Ancak anlamlı bir otomobilin kilit özelliği "Hey, şu işi aşırı derece iyi yapabiliyorum." diyebilmesidir. Toyota'nın uzun yıllar çevreci araç bayrağını taşıyan Prius ailesi buna iyi bir örnek. Honda Jazz, tamamen kullanışlı bir hatchback olarak örnek gösterilebilir. Mesela bir pick-up ise eşya taşıma konusunda öne çıkar. Peki 2018 Lexus LC 500h'ın olayı nedir?
Bu zor bir soru.
Bir kere araç harika görünüyor, orası kesin. Mantıkla hareket eden kişiler oldukça açık ağızlı ızgarayı beğenmiyor olabilir fakat LC 500h, canlı olarak kesinlikle iyi görünüyor. Zarif ve alçakta yer alan kaput çizgisi; hem çarpıcı, hem de (en azından bir spor otomobil için) kullanışlı olan bu 2+2 lüks coupe'nin zeminini hazırlıyor. Araca giriş çıkış oldukça kolay, görüş ise büyük dikiz aynası ve ustalıkla tasarlanmış yan aynalar sayesinde (geniş arka bölüm hariç) harika ve içeride sunulan alan iki kişiye yeter de artar bile. Fakat arkada bulunan koltuk şeklindeki şeyler ne işe yarıyor hâlâ çözemedim.


Zarif ve alçakta yer alan kaput çizgisi; hem çarpıcı, hem de (en azından bir spor otomobil için) kullanışlı olan bu 2+2 lüks coupe'nin zeminini hazırlıyor.
İnceleme yazımıza geçmeden önce hibrit olmayan versiyonun ne yapabildiğini görmeniz adına normal LC 500 hakkındaki düşüncelerimize bir göz atmanızı tavsiye ederim. O incelemede katıldığım birçok nokta var. Buna sonra geleceğiz.
Standart olarak 10 yönlü ayarlanabilen, daha yüksek paketlerde Alkantara Sport olarak gelen rahat sürücü koltuğuna oturduğumda LC 500h'ın geleceğin teknolojisi havasını fazlasıyla hissettim. Mesela, ayarların bazılarını değiştirmek için bir düğmeye basıyorsunuz ve sonuç olarak hız göstergesi biraz yukarı kayarak LCD ekranda size seçenekleri sunuyor. Gereksiz fakat havalı görünen bu hadise ile ilk kez karşılaştığınızda biraz daha denerseniz Batcave'e giden gizli yolu bulacakmışsınız gibi hissediyorsunuz. Opsiyon olarak gelen karbon fiber ile güçlendirilmiş plastik kompozit malzemeden yapılan tavan ve 13 hoparlörlü Mark Levinson lüks ses sistemi gibi detaylar aracın etkileyici yanlarından bazıları. Maalesef Lexus, 8 inç boyutundaki bilgi eğlence sistemi ekranını kontrol eden dokunmatik fare konusunda hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Bu da araçtaki Batmobile havasının biraz sönmesine neden oluyor. Neyse, bu konuyu geçelim. LC 500 ile LC 500h arasındaki farklar güç üniteleri haricinde birkaç amblem ve ekrandaki Eco Driving Indicator olduğu için sizi tekrar LC 500 incelemesine yönlendirip burada fark yaratan şeylerden bahsedeceğim.
LC 500h, benzinle çalışan 3.5 litrelik bir V6 motor ile elektrik motorun birlikte çalışması sonucunda 354 bg güç üretiyor. Teknik olarak adları MG1 ve MG2 olan iki motor var ancak sadece Motor Generator 2 (MG2) arka tekerleklere güç iletiyor. Ayrıca rejeneratif frenleme enerjisiyle lityum iyon batarya ünitesini de besliyor, onu da not düşeyim. MG1 ise ana jeneratör görevi görüyor. Motorun çalıştırılması ve devrin kontrolü onda. Bu sistem, Toyota'nın 1997'de tanıttığı Prius'tan bu yana geliştirdiği donanımın en son versiyonu.


Lexus, Toyota marka hibritlerde zaman geçirmiş kişilerin aşina olduğu "lastik bant etkisini" tamamen yenmeyi başaramamış.
Güç ünitesinin en ilginç özelliği, yeni gelen Multi Stage Hybrid Transmission (Çoklu Kademeli Hibrit Şanzıman - MSHT). Bu tasarım sayesinde 500h, normal bir otomatik şanzıman gibi "ritmik bir şekilde" vites atıyor. Fakat MSHT kesinlikle normal bir sistem değil çünkü Lexus'un yaptığı şey, CVT'yi dört kademeli şanzıman ile evlendirmek olmuş. Geleneksel şanzımanın ilk üç kademesinde CVT, sürücü isteğine göre değişen üçer sanal vites oranı yaratıyor. Yani dördüncü vites, aslında onuncu vites konumunda. Bu sayede LC 500h hem güçlü fakat verimli çalışabiliyor, hem de sürücüye güç ünitesi üzerindeki tüm kontrolün kendisinde olduğunu hissettiriyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse direksiyon başında iken Lexus, Toyota marka hibritlerde zaman geçirmiş kişilerin aşina olduğu "lastik bant etkisini" tamamen yenmeyi başaramamış. LC 500h'ın güç ünitesi eğlenceli şekilde çalışıyor fakat normal LC 500'den çok farklı hissettirmiyor. Evet, hibrit versiyonun 0-96 km/s hızlanması benzinli versiyondan sadece 0.3 saniye yavaş - 4.7 saniyeye karşı 4.4 saniye. Ancak yine de gaz pedalına bastığınız an ile aracın tepki hızı arasında ufak bir kararsız kalma anı var. Gecikmeyi - her ne kadar kısa olsa da - hızlanma hissinden önce kabini dolduran şiddetli motor sesinden anlayabiliyorsunuz. Tepki süresi Sport S+ modunda bile iyi sayılmaz. Tamamen elektrikli motordan beslenen araçlarda gelen ani torku seven kişiler için LC 500h biraz yavaş kalacaktır.
Neyse ki 500h, sürüş amacı olan konuda hibrit olmayan LC'yi geride bırakıyor: daha iyi yakıt tüketim değerleri. Normal LC 500 şehir içinde 14.7, şehir dışında 9.1, karma olarak 12.4 l / 100 km yakıyor. LC 500h, geleneksel motorlu kardeşinden her alanda çok daha iyi - 9.1/6.7/7.8. Bahsedilen rakamları yakalamak için gaz tepkisini kısan ve süspansiyonları yumuşatan Eco modundan gitmeniz gerekiyor. Eco modundayken LC 500h'ın bir Prius'a dönüşmesini beklemeyin ancak araç en azından ona yaklaşıyor. Şu açıdan bakın; tüketim değerleri o kadar düşük olmasa da, gelmiş geçmiş en güzel görünen ve en eğlenceli Prius'a biniyorsunuz.


Aracı amacından uzaklaştıran bir şey için neden 4,510 $ ödeyesiniz ki?
500h'ın yönlendirmesi çok hassas değil fakat işler Sport S+ modunda daha iyi. Coupe'nin %52 ön, %48 arka şeklinde olan ağırlık dağılımını ve Lexus Dynamic Handling sistemini en iyi bu sürüş seçeneğinde hissediyorsunuz. Aracın karşılaşacağı en büyük zorluk; BMW 650i, Jaguar F-Type, Mercedes S550 Coupe gibi araçları test eden kişileri kendisine çekebilmek olacaktır.
Bu yüzden ilk başta sorduğumuz soruya geri dönelim. LC 500'ün bir amacı var: iyi görünümlü Lexus performanslı. Peki LC 500h formüle ne katıyor? Açık bir şekilde yakıt ekonomisi. Ancak işin üzücü kısmı - yani, eğer benim gibi bir çevreci araç hayranıysanız - şu; hibriti almanın pek bir mantığı yok. Tıpkı Seyth'in benzinli LC incelemesinde dediği gibi. LC 500'ün amacı sportif olmak. Lexus lüksü içerisinde bunu elinden geldiğince başarıyor. Fakat 500h, bu sportif hissiyatı biraz çalıyor. Aracı amacından uzaklaştıran bir şey için neden 4,510 $ ödeyesiniz ki? 100 km'da 2 ile 5 litre arasında daha az yakıt tüketmek hoş fakat yeterli değil.
Lexus'un bu coupe için çok büyük beklentilere girmemesinin nedeni belki de budur. Marka, Amerika Birleşik Devletleri'nde aylık 400 adet LC satışı hedefliyor ve bunların sadece %10'unun hibrit olması bekleniyor. Bu da onu Japon üreticinin en az satan aracı konumuna yerleştiriyor. Biraz saçma, değil mi? Tabii ki bu durumun mantığını, A.B.D. sınırlarından dışarıya bakıp küresel çerçeveye geçtiğimizde görüyoruz. Avrupa'da düşük CO2 salınımı yapan araçlara verilen hükûmet teşviği dolayısıyla Lexus, orada satacağı LC 500'lerin %90'ının hibrit olacağını düşünüyor. Sonuç olarak aracın asıl amacını kavrayabiliyoruz. Görünüş, verimlilik ve hedeflenen pazar açısından baktığınız zaman aslında Lexus'un oldukça güçlü bir silaha sahip olduğunu görüyorsunuz. Sadece doğru açıdan bakmanız gerekiyor.
Fotoğraflar: Michael Shaffer / Lexus
Galeri: 2018 Lexus LC 500h: İlk Sürüş
2018 LEXUS LC 500h