Bildiğiniz gibi artık Motor1 editörleri olarak artık sizlere favorimiz olan otomobilleri ve onların hikayelerini anlatıyoruz. Geçen hafta sevgili baş editörümüz Mert Gökhan, DMC’nin Delorean modelini ve modelin kendisi için olan önemini anlatmış üstelik bunu ‘Geleceğe Dönüş’ filmiyle bir bağıntı kurarak yazmıştı. Buradan kendisine çok büyük selamlar!
Bu haftanın konuğu ise benim. O zaman gelin birlikte benim için, Cihan Demir için önemli olan otomobili biraz anlatayım.

Küçüklükten bu yana simülasyonlarla içli dışlı olan biriyim. Otomobillerin dinamiklerine hakim olmayı bilgisayar başında öğrendim diyebilirim. E tabi ilk defa ehliyeti alıp trafiğe çıktığımda da bunun epey faydasını gördüm. Çok uzun bir süre Ferrari hayranı biri olarak hayatıma devam ettim. 458 Italia’dan tutun da 612 Scaglietti’ye kadar. Ama bana soracak olsanız en sevdiğim Ferrari modeli 599 GTO olur. (Kendisi Ferrari tarihinin en az süre üretimde kalan V12 otomobili.) Hatta sırf Scuderia Ferrari’nin giyim sponsoru diye kaç çift Puma ayakkabı aldığımı ben bilirim.
Peki ne oldu da böylesine Ferrari seven biri bir anda bir Porsche 911 GT3 RS aşığı oldu.
Öncelikle belirtmem gerekir ki – bunu yanlış bulacaklarınız vardır ben spor otomobillerde turbonun sürüş zevkine ket vurduğun düşünen biriyim. 488 GTB gibi çok ama çok güzel görünen bir modelin bile kronik turbo gecikmesine sahip olmasından dolayı biraz soğumuştum. Tabii günümüz şartlarında turbo motorlu spor otomobil üretmek artık gelenek. Aynı bloku, aynı motoru kullansanız dahi ufak bir turbo yükseltmesi bedavadan beygir gücü demek. Ne iyi ama!

Değişim noktası.
Porsche’ye karşı bakış açım, okulumda gördüğüm bir Boxer motor bloku ile değişmişti. Bu motorun sadece Porsche ve Subaru tarafından kullanıldığını biliyordum daha önce. Ancak otomobil üzerindeki olumlu etkilerinden bir haberdim. Boxer motor bana oldukça ilginç gelmişti. V gibi, sıralı motor dizilimi gibi değildi. Yapısını anlamak hem karmaşık gelmişti hem de ilginç. Boxer motorun otomobilin ağırlık dağılımına olan etkisi beni oldukça etkilemişti. Birkaç uykusuz geceden sonra başımı bilgisayar ekranından kaldırdığımda benim için çok şey değişmişti.
Assetto Corsa gibi oldukça gelişmiş bir simülasyonda 911 GT3 RS ile 10 saate yakın sürüş yapmıştım. Bu sürüşlerin çoğunluğunu Nürburgring oluşturuyor olsa da bir kısmını da Mugello pistinde yapmıştım. Açık konuşmak gerekirse neredeyse 300 saatlik AC simülasyon deneyiminin 200 saatinden fazlasını 911 GT3 RS ile geçirmiş olabilirim.


Tabii bu uykusuz gecelerde aynı zamanda Boxer motor ile ilgili de detaylı ve ciddi okumalarda yapmış bulundum ve bu motorun otomobile kattığı denge beni çok etkilemişti.
Ferrari’ler gerçekten çok hızlılardı. Ancak virajlarda Porsche’lerin ‘denge’ odaklı geliştirdikleri açık ve netti. İşte beni 911 GT3 RS aşığı biri yapan şey de buydu. Denge.
GT3 RS sadece dengeli bir otomobil mi? Kesinlikle hayır. Bundan çok daha fazlası. Asabi görünen bir 911’den de fazlası. Benim için bir hayal otomobili. Bir tutku objesi.
Çünkü itiraf etmeliyim ki GT3 RS dengeyi, hızı ve aynı zamanda sürücüsüne bunları sunarken köklü bir LeMans tarihi sunan tek otomobil.



Yazımı daha fazla uzatmadan benim gerçekten tutkulu bir Porsche hayranı olmamda epey yararı olan M. Deniz Ayvaz beyi de anmak istiyorum zira kendisi GT4 Cayman sahibi biri olarak içimdeki Porsche ve GT3RS sevgisini epey körüklemişti. Tabii bunda benim kendisini sürekli ‘Cold Start, Cold Start!’ diyerek başının etini yememin etkisi epey büyüktür.
Ben hızlı otomobilleri gerçekten seven biri olarak GT3 RS’i çok hızlı otomobillerin de erişemeyeceği bir noktada tutuyorum. Her yeni nesilde benim için gittikçe daha da özel hale gelen GT3RS, benim, Cihan Demir’in favorisi. Sonsuza dek.
Yazımı bitirirken sizleri GT3 RS’in eşsiz motor sesiyle baş başa bırakıyorum.