Değerli Dostlarım,

19 Şubat 2019 tarihinde Honda’ nın Türkiye üretimini 2021 yılında durdurma kararını öğrendik. Bu karar ülkemizde sektörle ilgili herkes için sürpriz oldu.Kararın gerekçesi; Honda’nın uzak doğu fabrikalarına üretimi kaydırma ve elektrik enerjisi kullanan yeni nesil otomobillere yoğunlaşma olarak açıklandı.

Bu haberi uluslararası basında da takip ettim. Honda’nın bu kararı neden aldığı ile ilgili daha fazla detaya elbette ihtiyaç var. Ancak, eldeki bulgulara göre aşağıdaki gelişmeler bu karar üzerinde etkili olmuş görünüyor:

1. 1997 yılında üretime başlayan Honda Türkiye üretim tesisleri, 2008 yılından itibaren yıllık 50 bin adet üretim kapasitesi ile faaliyette bulunuyor. Geçen yıl yaklaşık 38,000 araç üretimi yapıldı.


2. Geçen yıl bu fabrikanın üretimi olan 23,800 Civic Sedan otomobil ülkemizde satılmıştı. Bildiğiniz gibi 2018 yılında ülkemizdeki toplam otomobil satışları 2017 yılına oranla %33 daraldı. Buna mukabil Honda, yerli ürettiği bu yeni Civic Sedan modeli sayesinde 2017 yılına göre toplam satışlarını artıran marka olarak dikkat çekti. Ancak 2019 yılı ülkemizde hiç bir marka için iyi başlamadı. Honda da 2018 Ocak ayına oranla % 40 daralma yaşadı. 2019 yılı boyunca da satışlarda düşmenin devamı öngörülüyor.


3. Honda’nın Avrupa satışları parlak değil. 2018 yılında tüm modelleriyle sadece 136,191 adet satabildi. Yani, aynı şekilde 2021 yılında kapatılacağı söylenen 150 bin kapasiteli İngiltere’deki fabrikasında ürettiği Civic HB modeli, verimlilik için gereken satışa ulaşamadı.


4. Anlaşıldığı kadarıyla, İngiltere ile Japonya arasında 1 Şubat 2019 da yürürlüğe giren ekonomik ortaklık anlaşmasına göre, Japonya menşeli otomobillerin İngiltere’ ye ithalinde uygulanan %10 luk gümrük vergisi 10 yıl içinde sıfırlanacak. Bu durum, Japonya menşeli otomobillerin İngiltere’deki üretime göre daha az maliyetle ithalini sağlayacak. Honda’nın aldığı kararda bu anlaşmanın etkili olduğu açık.


5. Artık herkesin kabul ettiği bir gerçek şu: Üretim hatları giderek daha çok sayıda elektrik motorlu otomobillerin üretimine geçiyor. Honda , 2030 yılı itibariyle satışlarının üçte ikisini elektrik motorlu araçlara dönüştürme hedefinin bu kararı desteklediğini açıkladı.

 

Kısaca, Honda’nın Türkiye ve İngiltere’deki fabrikalarını 2021 yılında kapatma kararının altında bu nedenler bulunuyor. Tabi Türkiye ‘deki fabrikanın da bu karardan etkilenecek olması çok olumsuz bir gelişme olacak. Her şeyden önce 770 nitelikli Türk işçi ve mühendisinin çalıştığı bu fabrika önemli bir iş gücü sağlıyor. Honda yan sanayimizden diğer yerli üreticiler seviyesinde yararlanmıyor olsa da Gebze’ deki fabrikada yapılan üretim ve Ar – ge çalışmaları, lojistik ve dağıtım faaliyeti , ihracat geliri ile ekonomimize önemli değer katıyor.

1997 den bu yana ülkemize gelip doğrudan yatırım yaparak üretime geçen yeni bir otomotiv markası yokken, bu
markaları cezbetmek için yoğun uğraş verilirken, Honda’nın bu kararı gerçekten üzücü. Umarız ve dileriz ki başka yerli üretim yapan global markaları bu karar etkilemez.

Galeri: 2018 Honda Civic Sedan i-DTEC Executive

Ancak, yine de bunu fırsata çevirme imkanı da olabilir bence. Avrupa satışlarını karşılayacak şekilde ülkemizdeki fabrikaya Civic HB modelinin üretimi verilerek İngiltere’ye göre çok daha düşük maliyette üretim yapılabilir. Ülkemizdeki fabrikanın kapasitesi buna göre artırılabilir. Cazip teşviklerle kapasite artışının maliyeti asgariye inebilir.

Ayrıca, ülkemiz 2010 – 2012 yılları arasında Elektrik Enerjisi kullanan Renault Fluence ZE modeli üretimi ile tanıştı. Bu teknolojiyi bilen, üreten kadrolar oluştu. Ne yazık ki o yıllarda yeterince ülkemizde satış yapılamadı. Ama şimdi Avrupa pazarlarında elektrikli otomobillerin ciddi satış adetleri geliyor. Ülkemizde de durum 10 yıl öncesi gibi değil. Zaman içinde Gebze fabrikası elektrikli bir Honda modelinin üretimi için kolayca adapte olabilir.

Ülkemizde üretilen her bir otomobilin, Avrupa’ da aynı otomobilin üretim maliyetine oranla 1000 – 1200 € ucuza çıkabildiğini gördük. O halde ,Honda Gebze Fabrikası’ nın hem Honda’ ya, hem de ülkemize yeni fırsatlar vereceğini anlatmalıyız. Dolayısıyla bu kararın yeniden gözden geçirilmesi bence yararlı olacaktır .

Gelecek yazılarımda buluşmak üzere,

M. İbrahim Aybar